9 Ekim 2011 Pazar

"FOTOĞRAFIN GÜCÜ VE GÜÇSÜZLÜĞÜ" ya da Habertürk Vakası

Evet, çok kötü bir görüntüydü, belki basın etiğine aykırıydı, belki bir insanın ölü de olsa kişilik haklarını, mahremiyetini zedeliyordu - canlıyken herhangi bir hakkı varmış gibi -, evet, bu vahşetin görüntüsü hepimizi derinden sarstı. Ama tüm bu infial yüzeyde geziniyor.
Bunun nedeni ise Türk basın tarihi hatta fotoğrafın tarihinde gezinerek anlaşılabilir mi?
Bu ülke neler neler gördü gazetelerde. İşte bir tanesi, beni hep etkilemiştir.




30 Aralık 2006 bayram arifesi ve Saddam Hüseyin'in idam edildiği gündü. Irak televizyonu dünya basınına çok önemli bir haber olan bu olayın görüntülerini - bu görüntü idam anını içermiyordu. -verdi. Ancak bir gardiyanın cep telefonu ile idam anını çekmesi ve bir kaç saat içinde görüntülerin internete düşmesi, hepimizi bir idamın röntgencisi haline getiriverdi.


Fotoğraf güçlüdür ve bu güç için yoruma ihtiyaç duymaz. Bu yüzden samimidir ve bir o kadar da sihirlidir. Fotoğrafçı bu gücü ancak samimi olur kendi ve hayat ile ilişkisini sağlıklı kurabilirse doyasıya kullanabilir. Bu anlamda fotoğraf, eli açıklık ve cimriliği aynı anda yapısında barındırır ve taşlar yerine oturduğunda objektifin ardındaki insanı bir simyacı yapar.
"Fotoğraf adaleti yeniden kurar." Wim Wenders böyle demiş. Ne kadar da doğru.

Doğru ama 21. yüzyılın görsel bombardımanı ve görüntü alma tekniklerinin bu kadar ucuzladığı günümüz dünyasında hala geçerli mi?

Bence değil..

Tüm dünyanın Vietnam'da neler olduğunu gerçekten görmesini sağlayan bu fotoğrafın yarattığı etki, artık bizler için geçerli değil.



Aslında durum şundan ibarettir.

"İnsan bu tür görütüleri bir kez gördü mü, daha fazlasını da görme yolunda ilerlemeye başlamış demektir." der Susan Sontag. Ya alışırız, çünkü artık gaddarlıkla çoktan tanışmışızdır, ya da kabullenmez bir türlü içselleştiremeyiz. Çünkü bu ne de olsa bir fotoğraftır. Bizden uzakta bir yerlerde bir şeyler olyordur işte.


Bu yüzden Habertürk yazı işlerinin yaptığı açıklama beni bir türlü kesmez, kesemez. Keşke onların dediği gibi olsa, bu fotoğraf bizde gerçek bir şok etkisi yaratsa, kadınlara yönelik şiddet için bu fotoğrafı gören herkes elini taşın altına koysa. Ama öyle olmayacak. Bizler dehşetin görüntülerine çoktan alıştık. Henüz farkında olmasak da.

Çok kısa bir süre içinde hepimiz o fotoğrafı ve bizde yarattığı etkiyi unutacağız. Belki de olan sadece bu kadının çocuklarına olacak. Onlar annelerini sırtında bir bıçakla hatırlayacaklar. Ama medya ölü sevicidir, ortada bir rant vardır. Ve bu kadar hasar medya için ihmal edilebilir.

Bu fotoğrafa baktıktan sonra mangalda kül bırakmamak ise mesnetsiz bir vicdan aklamasından başka bir şey değildir.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder